Bir çok profesyonel benim gibi kendi işini kurmak veya farklı bir iş alanında çalışmak istiyor. Ama bunun için bir şey yapmıyor, sadece sürekli konuşuyoruz. Aksiyona geçenimiz çok az. Restaurant veya kafe açmak en favori işler. Öğlenleri çıkıp yemek yediğimiz yerlerin cirosunu hesaplayıp, “abi kolay iş, ben de böyle bir yer açmak istiyorum” diyenleri duymuşuzdur.
Profesyonel’lerin “O kadar çok çalışıyoruz ki kendi işimizde çalışsak zengin olurduk” sözleri en sevdiklerimdendir.
Ben de bu gibi konuşmaları çok yaptım. Sadece konuşmadım Garanti Bankası’nda çalışırken ev yemekleri satan bir dükkan açtım. Peki ne oldu. Bana başında durmayacaksan açma diyenler haklı çıktı. Başında durmayacaksan açma.
Bir de “bu ürünler var ya yurtdışında, çok ucuz getirsek, piyasanın altında versek de çok kar ederiz” ler var. Tabi onu da yaptım. Turkcell’de çalışırken Powerbank’ler çok modaydı. Baktım Alibaba.com’da bedava. Çin’den hemen 100 Dolarlık numune istedim. Piller geldi, gayet iyi, o zaman devamını ithal edeyim en kötü Groupon’da satarım dedim. İthalata başladım. Piller geldi ama çalışmıyor. Param çöpe gitti. Ne aldığını görmeden almamak gerekli. Anlamadığın işe de girmeyeceksin.
Bir de “şu internet işinde çok para var” cılar var. Turkcell’de çalışırken onu da yaptım. Parayı kaybetsem de bu iş; içine girmek için sürekli kendimi geliştirdiğim dijital dünyada deneyim sağlayacaktı. En kötü MBA parası harcamış olacaktım. Fikrimi yazdıracak bir firma buldum. Pahalıydı ama iyi bir firma olduğu için sorunsuz iş çıkardı. Eee ürünü kim pazarlayacak? Şanslıydım Turkcell’de stajyerimiz Duhan Turkcell teklifini reddedip “abi ben senle bir şey yapmak istiyorum” dedi. Ortak olarak işe koyuldu. (Sakıp Sabancı ve Vehbi Koç’un röportajlarını dinlemiştim. Onlar da işini iyi yapanı bulup ederini vermeyi ve mümkünse onları ortak yaparak işlerinde başarılı olmuşlar.) Bir yazılımcı buldu. İş çıkışı kahvecilerde oturup yazılımı dönüştürdük. Bu iş böyle olmaz bir şirket kurup ofis tutalım dedik. Ofis ararken büyük ve yeri harika bir ofis bulduk. Newyork’ta ki arkadaşımın her gidişimde co-working space aç burada bu iş patlıyor diyordu. E yeri de bulduk. Eşim Aylin de “süper iş, ben yaparım” deyince biz Levent Ofis ile co working space işine de girdik. Sonra yazılımcıyı da işe aldık. 3 dikeyde lead management üzerine site yazdırdık. İlk yazılım şu an bir firmanın loyalty programı oldu. Ofis’de ise kendi kullandığımız alan harici yer kalmadı. Yazılımcımız dışarıya yazılım yapmaya başladı. Yazılım sosyal medya işlerini getirdi. SEO ve Adwords işleri de yapılmaya başlandı. Unutmadan arada bir arkadaşımız yatırımcı oldu. Yatırımcı olmasa para yarı yolda bitmiş ve muhtemelen işlerden birini bırakmak zorunda kalmıştık.
Peki neler iyi yapılmıştı?
- İşin başında Eşim Aylin, Duhan ve çok çalışan müthiş ekip arkadaşları vardı.
- Ucuza kaçmayıp iyi bir yazılımcı ile kaliteli iş çıkarttık.
- Hayaller kurduk ve olmaz demedik. Deneyerek iyisini bulduk.
- Duvara çarptığımızda yön değiştirdik. Yılmadık.
- Network’ümüz iş getirdi.
- Nakit akışını tutturamadığımız yerde yatırımcı desteği geldi.
Benim daha büyük ölçekte digital’e dokunan bir iş yapma isteğim devam ediyordu. Şu anki işimde yönetim kurulundan ismini duyduğum birisine Linkedin’den “Sizle sohbet etmek istiyorum” diye yazdım. 1 hafta geçti dönüş olmayacak diye düşünürken, mesaj geldi. Heyecanla davet edildiğim yemeğe gittim. Sohbet ettik. Bu deneyimin detaylarını ve nasıl duvara çarpıp hızla yön değiştirdiğimizi anlattım. Seni yönetim kurulu başkanımızla tanıştırmak istiyorum dedi. Mülakatlar, business plan sunumları derken Cimri.com’un Genel Müdürlüğü görevine getirildim.
Hepimiz hayallerine kavuşmuştuk.
Şimdi gelelim yazının başlığına. Yazının başlığı The Good The Bad and The Ugly filmindeki https://youtu.be/dvSZ_HQmZgQ bu sahneden geliyor. Sürekli konuşma, aksiyona geç demek istiyor sanki?